6.DAVA SÜRECİ
34.Uzlaşma ve Dava için 30 Günlük sürenin hesaplaması farklı farklıdır
Burada özellikle 30 günlük süreye dikkat edilmesi gerekir. Bu süre bir ay değildir. Tebligatın yapıldığı tarihi izleyen günden başlayarak 30 gün sayılır. Son gün yine resmi tatil ve bayram günlerine denk gelmesi halinde takip eden ilk iş günü son gündür.
Son günün mali tatile denk gelmesi halinde ise uzlaşma talep etmek için ilave 7 günle birlikte 27’si son gündür. Dava açma yoluna gidilmesi halinde ise 20 Temmuz’dan 31 Ağustos’a kadar, adli tatile denk geldiği için, bu sefer de dava açma süresi 7 Eylül’e kadar uzayacaktır.
Örnek: 12 Haziran 2020’de ulaşan ama 17 Haziran’da tebliğ edilmiş sayılan vergi ve ceza ihbarnamesi için uzlaşma talep edilecekse 30 günlük süre 17 Temmuz tarihinde dolmakla birlikte bu tarih mali tatile denk geldiği için en son 27 Temmuz itibariyle uzlaşma talebinin yapılması gerekir. Dava açmak için ise 17 Haziran’dan mali tatil başlangıcı olan 1 Temmuz’a kadar 13 gün geçmiştir. Mali tatilin bittiği 20 Temmuz tarihinden itibaren işleyen ve aynı zamanda adli tatile denk gelen dava açma süresi de kendiliğinden 7 Eylül tarihine kadar uzayacaktır.
35.Dava açınca ne olur? Vergi borcum çıkar mı? Haciz konur mu?
Vergi davası açmak deyince mükelleflerin ilk aklına gelen sorular genellikle bunlardır. Mükellef hakkında düzenlenen tarhiyat raporları ihbarname ekinde mükellefe tebliğ edilmesi aşamasında dava açılması ile birlikte yukarıda bahsettiğimiz 4T süreci tahakkuk aşamasında donmaktadır. Yani bu aşamada mükellefin vergisi tahakkuk etmediğinden, vergi dairesi nezdinde herhangi bir vergi borcu gözükmeyecektir. Vergi borcu olmayan bir mükellef nezdinde vergi dairesi, haciz gibi cebri takip yollarına da gidemez. Mükellefin banka hesaplarına, araçlarına ve gayrimenkullerine haciz uygulanamaz. Mükellef rahatlıkla vergi borcu yoktur yazısı alabilir. Bu yazıyla ihalelere girebilir, kamu kuruluşlarından alacaklarını bir sorun yaşamadan tahsil edebilir.
36.Dava açmak gerekir mi? Neye göre dava açıp açmama kararı verilmelidir?
Dava açma kararı, uzman görüşü ışığında, mükellefin kendi inisiyatifinde verilmesi gereken bir karardır. Uzlaşma talep etmeyen, uzlaşma talep ettiği halde uzlaşmayan mükellefin önünde, dava açmaktan başka bir seçenek kalmamıştır. İyi bir uzman, yazılan tarhiyat raporunun doğruluğunu, hukuka ve benzer konularda verilmiş yargı kararlarına uygunluğunu mükellefe izah eder. Buna göre açılacak dava konusunda nasıl bir sonuç alınabileceğini ön görerek mükellefe bilgi verebilir. Dava konusunda önceden verilmiş bir yargı kararı yoksa hukuki donelerle mükellefin haklılığını ne kadar destekleyebileceğini söyleyebilir. Özellikle mevzuata yeni girmiş konularda yargının ilk defa vereceği kararlara dikkat etmek gerekir. Uzmanın elindeki bilgiler ne kadar doğru, önceden verilmiş yargı kararları ne kadar mükellef lehine olursa olsun, kimse yargı kararlarında garanti veremez. Değişen mevzuatla birlikte değişebilecek yargı kararlarını da dikkate almak gerekir. Bu aşamada inanmadığı halde mükellefi maceraya sürükleyenlere karşı da dikkat edilmesi gerekir.
37.Vergi mahkemelerinde geçen süre, kazanma kaybetme durumu nedir?
Adalet Bakanlığının yayınlamış olduğu 2019 yılı istatistiklerine göre vergi mahkemelerinde son 7 yıl verilerine göre, her yıl verilen karar sayısı yaklaşık 100 bindir. Bir sonraki yıla devreden dava sayısı ise 40 bin civarındadır. 2019 yılında tüm vergi mahkemelerinin vermiş olduğu ret (mükellef aleyhine) ve yapılan işlemin iptali (mükellef lehine) kararları aşağıdaki gibidir:
Esasa yönelik kararlar |
Mükellef aleyhine (ret) |
17.144 |
%23 |
- Esastan ret - Süre, ehliyet yönünden ret |
10.620 6.524 |
%14 %9 |
|
Mükellef lehine (İptal) |
50.126 |
%68 |
|
Kısmen lehine (İptal) – Kısmen aleyhine (Ret) |
6.563 |
%9 |
|
|
73.833 |
|
|
Diğer kararlar |
|
27.578 |
|
Toplam |
|
101.411 |
|
Esasa yönelik kararlar kısmen iptal kararlarıyla birlikte dikkate alındığında, vergi mahkemelerinde açılan davaların %70’inin mükellef lehine sonuçlandığı görülmektedir. Daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise verilen 17.144 ret kararının sadece 10.620’si, yani sadece %14’ü, davanın esastan görüşülerek verilmiş ret kararlarıdır. Diğerleri süre, ehliyet, görev gibi yönlerden verilmiş ret kararlarıdır. Bu yönüyle bakıldığında süresinde ve düzgün bir şekilde açılan davalarda kazanma oranı %86’lara kadar çıkmaktadır.
38.Vergi mahkemelerinde geçen süre ne kadardır?
Adalet Bakanlığının açıkladığı verilere göre vergi mahkemelerinin Türkiye ortalamasında 121 günde, İstanbul ortalamasında ise 126 günde karar verdikleri belirtilmektedir. Van (187), Şanlıurfa (186), Erzurum (165), Mardin (148), Antalya (142) vergi mahkemeleri karar verme ortalama gün sayısı en fazla olanlar olmakla birlikte, Bursa (58), Hatay (61), Kahramanmaraş (84) ve Zonguldak (84), karar verme ortalama gün sayıları en düşük olanlardır.
Söz konusu hesaplamalar verilen tüm kararların ortalaması olduğu için esasa geçilmeden ön inceleme aşamasında verilen süre, ehliyet, görev yeri gibi kararlarda sürenin çok daha kısa olduğu dikkate alınacak olursa, esasa geçilen kararlarda bu sürenin çok daha fazla olduğu görülecektir.
Dava dilekçesi mahkemeye gönderildiğinde, mahkeme ilk olarak dava dosyası üzerinde ilk incelemesini yapar. Davanın süresinde, yetkili kişilerce, doğru yerde açılıp açılmadığını inceler. İlk inceleme aşamasından sonra vergi mahkemesi iş yüküne göre bir hafta içinde dava dilekçesini davalı vergi dairesine gönderir. Vergi dairesi avukatları 30 gün içinde dava dilekçesine savunma verirler. Benzer şekilde bu sefer vergi dairesinin savunması bir hafta içinde davacı mükellefe ya da vekili avukata iletilir. Davalı vergi dairesinin savunmasına mükellef tarafı yine 30 gün içinde replik denilen cevaba cevap verilir. Mükellef tarafının replik cevabı yine bir hafta içinde vergi dairesine gönderilir. Vergi dairesinin yine 30 gün içinde duplik denilen cevabı vergi mahkemesine gönderilir. Bu duplik cevaba mükellefin artık cevap hakkı bulunmamaktadır. Davacı ve davalı tarafların ikişer defa karşılıklı iddia ve cevap hakları kullanıldıktan sonra, vergi mahkemesinin bu iddia ve cevaplar doğrultusunda karar verme süreci başlar.
Tarafların 30 günlük süreleri sonuna kadar kullanıp kullanmamalarına ve vergi mahkemesinin iş yüküne bağlı olarak 3 ay ile 6 ay gibi bir sürede karar sürecine geçilir. Dava konusuyla ilgili emsal kararların olup olmamasına göre de vergi mahkemesi tarafından karar verilir. Önceden verilmiş emsal kararlar olması halinde karar süreci çok daha kısa olabilecekken, ilk defa verilecek kararlarda karar süreci çok daha uzun olabilir. Dolayısıyla Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistik rakamlarında Türkiye ortalamasının 121 gün şeklinde ilan edilmesi istatistiki bir veri olmaktan öte bir şey değildir. Yıldan yıla bu rakamın artması veya azalması yıllar arasında göreceli bir iyileşme ya da kötüleşmeyi göstermenin ötesinde çok gerçekçi rakamlar değildir. Gerçekte ilk derece mahkemesinden bir kararın çıkması 6 ay ile 1 sene arasında bir süre alacaktır.
39.Vergi mahkemelerinde duruşma yapılır mı?
Vergi mahkemelerinde özel olarak talep edilmedikçe duruşma olmaz, davalara dosyalar üzerinden hüküm verilir. Uyuşmazlık miktarı 2024 yılı için 270.000 TL’nın üzerinde olan davalar ile iptal davalarında taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır. Bazı durumlarda vergi müfettişi vergi inceleme raporunda vergi mahkemelerinde dinlenme talep edebilmekte, bazı durumlarda davacı mükellef dava açarken, ya da dava açıldıktan sonra duruşma talep edebilirler. Söz konusu talepleri mahkeme heyetinin uygun görmesine bağlı olarak duruşma yapılabilir. Davacı veya davalı talep etmese bile ihtiyaç duyması halinde mahkeme heyeti de duruşma yapılmasına karar verebilir.
40.Vergi davalarında yürütmeyi durdurma kararı talep edilir mi?
Vergi davaları ile ilgili en çok kafa karıştıran hususlardan biri de yürütmeyi durdurma talebinde bulunup bulunulmamasıdır. İdari Yargılama Usul Kanunu’na göre tarh edilen işlemlerin tahakkuku gerçekleşmediğinden tahsil işlemleri durduğundan ayrıca yürütmenin durdurulmasının talebine gerek yoktur. Yürütme kendiliğinden durur. Diğer bir ifadeyle vergi tahakkuk etmediği için tahsil aşamasına geçilmez. Bu yönüyle ilk derece vergi mahkemesi kararına kadar mükellef aleyhine tesis edilecek bir işlem yoktur.
İlk derece vergi mahkemesi kararının mükellef aleyhine çıkması durumunda vergi tahakkuk edecek ve tahsil aşamasına, ödenmediği takdirde cebri takip yöntemlerine geçilecektir. Bu nedenle ilk derece vergi mahkemesinden sonra bölge idare mahkemelerine ve Danıştay’a açılan davalarda yürütme kendiliğinden durmaz. Yürütmenin durmaması, tahsilat, gerekirse cebri takip yollarına müracaat edilmesi anlamına geleceğinden, ilk derecede mükellef aleyhine verilen kararlarda istinaf ve temyiz yollarına gidilirken yürütmenin durdurulmasının talebi gerekir.
Diğer taraftan ödeme emri ve haciz işlemlerine dava açılması halinde verginin tahakkuk aşaması tamamlandığı için tahsil aşamasında kendiliğinden bir duraklama olmayacaktır. Bunun için de tahsilat ve cebri takip işlemlerinin durması için yürütmeyi durdurma kararının talep edilmesi gerekir.
41.Vergi, Bölge İdare ve Danıştay için dava kesinleşme sınırları nelerdir?
Vergi yargımız üç aşamalıdır. İlk derece mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay. Her bir aşamada verilen kararın kesinleşmesi için belli aralıkta olması gerekir. Her bir aşama için kesinleşme aralıkları aşağıda verilmiştir.
Yargı Yeri |
Yargı Türü |
Kesinleşme Sınırı (2024) |
Vergi mahkemesi |
İlk derece mahkemesi |
0 – 31.000 TL |
Bölge idare mahkemesi |
İstinaf yolu |
31.001 TL – 920.000 TL* |
Danıştay |
Temyiz yolu |
920.001 TL – üstü |
*920.000 TL altında olan bölge idare mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceği hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden yürürlük tarihi olan 13.07.2024 tarihinden sonra istinaf edilen tüm kararlar için temyiz yolu açıktır.
42.İlk derece mahkemesinden sonra verilen karar mükellefin lehine olursa
Vergi dairesi ve mükellef tarafından yapılacak bir işlem yoktur. Bu durumda vergi dairesi tüm dava yollarını tüketinceye kadar istinaf ve temyiz yollarına gidecektir. Diğer bir ifadeyle idarenin, kendi aleyhine verilmiş kararı, tüm dava yollarını tüketmeden kabullenmesi mümkün değildir. Benzer durumda öncesinde bin tane davayı kaybetmiş olsa bile idare, istinaf veya temyiz yoluna, kaybedeceğini bile bile mutlaka gidecektir. Bu yolda devam ederken hem yargının hem idarenin bir yandan zamanı tüketilecek, bir yandan da idare vekalet ücreti ödemeye mahkum olacağından kamu zarara uğratılacaktır. Yeter ki istinaf ve temyiz yoluna gitmemek için kimse sorumluluk almak zorunda kalmasın, bundan dolayı soruşturma geçirmesin! Dolayısıyla bütün bu üst yargı yolları tüketilmeden yargı kararı kesinleşmiş olmaz.
43.İlk derece mahkemesinde verilen karar mükellefin aleyhine olursa
İlk derece mahkeme kararını tebliğ alan İdare (vergi dairesi) mükellef hakkında 2 nolu vergi ceza ihbarnamesi düzenleyerek mükellefe tebliğ eder. Bu 2 nolu ihbarnamenin tebliğ alınması ile birlikte vergi artık tahakkuk etmiştir. Tahakkuk eden verginin (3T’nin tamamlanmasından sonra) tahsilat aşamasına geçilebilir. Bu noktadan itibaren mükellefin ödeme veya teminat göstererek taksitlendirme talep etmekten başka bir yolu bulunmamaktadır. Artık mükellefin uzlaşma ve vergi indirimi hakkı kalmamıştır. Bir üst mahkemeden mükellef lehine olumlu karar çıkana kadar mevcut durumda olumlu bir değişiklik olmayacaktır. İlk derece kararından sonra mükellef istinaf yoluna gitmediği, bu hakkını kullanmadığı takdirde yargı kararı ve vergi kesinleşmiş olur.
Mükellefin istinaf mahkemesinden bozma kararı alması halinde, ilk derece vergi mahkemesi kararına istinaden yapılan 2 nolu vergi ceza ihbarnamesi ve buna bağlı verginin tahakkuku işleminin hukuki dayanağı artık ortadan kalkacağından, ilk dava açıldığı duruma geri dönülmüş olacaktır.
44.İlk derecede kaybettikten sonra istinaf veya temyiz dava aşamalarında mükellef lehine sonuç alınabilir mi?
İlk derece vergi mahkemeleri verecekleri kararda, hem kendi hem de Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ın önceden vermiş olduğu kararları emsal alırlar. Dolayısıyla üst mahkemeden döneceğini, bozulacağını bile bile vergi mahkemeleri karar vermezler. Bu sebeple mükellef hakkında ilk derecede lehe veya aleyhe verilen kararların değişmesi biraz zordur. Adalet Bakanlığının yayınlamış olduğu istatistiklere göre, 2019 yılında yapılan toplam 46.284 istinaf başvurusunun 36.935’i yani %80’i Bölge İdare Mahkemeleri tarafından reddedilmiştir. Bu istinaf başvurularının davacı ve davalılar tarafından yapıldığı unutulmamalıdır.
Bununla birlikte gri alanlarda, yeni mevzuat değişikliklerine bağlı olarak, emsal kararın bulunmadığı, yargı genel içtihadının tam oluşmadığı durumlarda istinaf ve temyiz aşamalarında farklı sonuçlar alınması son derece normaldir.